Bu tür bir davranış, muhtemelen güvensizlikten, diğer insanlardan farklı hissetmekten veya daha önce dışlanmış gibi hissedip, başkaları tarafından “garip” olarak etiketlenmekten kaynaklanabilir.
Tuhaflıklarını ve seni farklı kılan şeyleri benimsemeyi öğrenmek önemlidir, çünkü bunlar kim olduğunu oluşturan temel bileşenlerdir ve kesinlikle utanılacak bir şey değildir.
Üzüntünün zayıflık ve hassasiyetle aynı anlama geldiğine dair yaygın bir yanlış anlaşılma var. Duyguların çok normal bir deneyim olduğu şüphesiz olsa da, bazen başkalarına ve hatta kendimize, belirli durumlarda nasıl hissettiğimizi görmezden gelmemize izin veririz.
Cep telefonunu kaldırıma düşürdükten sonra hissettiğin üzüntü ya da birinin sözlerinden aldığın incinme olsun, bu gibi durumlarda hissetmenin doğru ya da yanlış bir yolu yoktur.
Hayatında belirlemen gereken bir başka sınır da, duygularının yalnızca başkalarından değil, kendinden de geçersiz kılınmasını reddetmektir. Duygu göstermek, kendini küçük düşürmene izin vereceğin bir şey olmamalıdır. Başkalarının veya kendinin düşündüğünün aksine, duygusal olmak “aşırı tepki verdiğin” anlamına da gelmez. Geçersiz duygular, utanç ve mahcubiyet duygularının ortaya çıkmasına neden olur, bu nedenle kendinin veya başkalarının sana bu şekilde hissettirmesine izin vermemek çok önemlidir.
Yakın çevremizdeki kişileri önemsemek önemli olsa da, onları desteklemek için orada olmak ile onları “düzeltmeye” çalışmak arasına bir çizgi çekmemiz gerekiyor.
Kendilerini iyileştirmeye istekli olmayan ve onlara yardım etmek için sana güvenmeyi tercih edenler söz konusu olduğunda, ihtiyacı olan birine yardım etmek bir sorun haline gelebilir.
Bir arkadaşının veya sevdiğin kişinin kötü seçimlerinin etkilerini görmek, kolayca yardım etme eğiliminde olmanı sağlar ve bu da bazen onların yükünü onların yerine almaya çalışmana neden olur. Ancak, kendini iyi bir iş yapıyormuş gibi hissetsen de, bazen başkalarının sorunlarıyla uğraşmak yarardan çok zarara neden olur.
Birinin seçimlerini sürekli olarak izlemek, alışkanlıklarını düzeltmek veya eylemlerinin sonuçlarıyla başa çıkmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak, fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak kendini zorlayabilir. Sadece seni aşağı çekmekle kalmaz, aynı zamanda diğer kişinin problemlerini kendi başına nasıl aşacağını öğrenmesine de pek yardımcı olmaz.
Sorumluluğu bırakmanın sınırını olduğu yerde belirlemek, bunu yapmak istemeyen birini değiştirmenin veya düzeltmenin senin yükümlülüğün olmadığını hatırlatır. İnkar edilemez sorumluluğumuz olan tek kişi kendimizdir ve aynı kural başkaları için de geçerli olmalıdır.
Hayatta koyman gereken bir diğer önemli sınır da, diğer insanların kendini nasıl gördüğünü etkilemesine nasıl izin verdiğindir. Başkalarının sana davranış biçimini, değerini tanımlamanın bir yolu olarak kullanılmamalısın.
Birisi sana saygısızlık ettiğinde, görünüşün, başarıların veya geçmişin ne olursa olsun, kim olduğunu tanımlamanın bir yolu olarak hizmet etmesi gerektiği anlamına gelmez. Başka birinin saygısız davranışları onun karakterini yansıtır ve sana kötü davranmak kendilerini üstün hissettirmenin bir yoludur.
Başka birinin senin hakkındaki olumsuz görüşünün seninkine dönüşmesine izin verdiğinde, kendi kararlarına kıyasla onların yargılarına daha fazla değer verirsin. Başkaları ne söyleyeceğimizi, ne düşüneceğimizi ve ne yapacağımızı kontrol edemez.
Kim olduğun konusunda kendine güvenmen, dik durman, değerin ve öz kimliğinin yalnızca senin tarafından tanımlanabilecek bir şey olduğunu hatırlaman önemlidir.
İlişkilerinde sınırlar belirlemek her zaman ‘bir kerelik’ bir iş değildir; Kesinlikle sınırlarının aşıldığı zamanlar olacaktır. İster bir yabancı tarafından, ister yakın bir arkadaş tarafından. Bu gerçekleştiğinde, olayın daha da büyümesine izin vermek yerine, olaydan sonra sınırlarını güçlendirebilmelisin. Sınırlarını güçlendirmenin başarılı olması için her iki uçta da iletişim ve anlayış gereklidir.
Sınırlarını güçlendirmek için karşındaki kişinin, davranışlarının seni nasıl rahatsız ettiğini söylemek ya da belirli bir şeyi yaptıklarında bundan hoşlanmadığını belirtmek kadar basit olabilir. Sağlıklı ilişkilerde, yanlışlıkla birbirinin sınırlarını aşmak normaldir ve birinin sınırlarını aşıp aşmadığın tartışmaya açık bir şey olmamalı. Kısacası, onlara bağlı kalmayacak ve gerektiğinde onları güçlendirmeyeceksen, sınır koymanın bir anlamı yoktur.
Bu sekiz sınır, hayatına koyabileceğin birçok sınırdan sadece birkaçı. Bu sınırların sonucu, daha sağlıklı, daha mutlu bir hayat yaşamana izin vermek, kendine nasıl davrandığını ve başkalarının sana nasıl davrandığı konusunda daha kararlı bir insan olmana yardımcı olmak içindir.
Düzenli uygulamalar haline gelmeleri kesinlikle zaman alsa da, hayatında sınırlar oluşturmak ve uygulamak için harcadığın çaba, buna değdiğinden daha fazla.