3.Kişisel kimliğin uykusundan uyandığımızda, Bilincin özgür alanı olduğumuzu kabul ederiz. Bu alanda görünen şekil ve formlarla özdeş değiliz ama biz mekanın kendisiyiz, formların ve şekillerin görünmesini sağlayan, formları ve şekilleri canlı tutan mekânız.
4.İçsel gelişimimiz sadece yaşam deneyimimize bağlı değildir; Daha çok dikkatimizi dış dünyadan iç dünyamıza yönlendirme yeteneğimize bağlıdır. Egolarımız tarafından programlanan Zihin kalıplarından uzaklaşabilir miyiz ve artık ‘Ben kimim?’ Sorusunun gerçek cevabını bilmek için derin bir arzumuz var.
5.Gerçek özdenetim içimizde bastırmaktan değil, onu tanımaktan ve anlamaktan doğar. Bu tür bir öz kontrol Bilincimizi Şekiller ve Formlar dünyasıyla özdeşleşme durumundan özgürleştirecektir. Bizim ve Zihnin işlevleri arasında bir boşluk yaratacak ve o boşlukta görme ve anlama yeteneği doğacaktır.
6.Varoluşun temelde ikili doğasını, mutluluğun mutsuzluktan kaynaklandığı gerçeğini fark edebiliyoruz, iç özgürlüğümüz başımıza gelen şeylere zevkle evet dememizi sağlamaya başlıyor.
7.Şu anda, iç beklentilerimizin programı çoktan feshedildi ve artık diğer insanlardan beklentilerimizle özdeşleşmiyoruz.
8.Artık acıların aslında bizim yardımcılarımız olduğunun, daha önce ve yanlışlıkla kendimize ait olduğunu düşündüğümüz bedende Bilincin uyanma sürecini hızlandırabileceklerinin farkındayız.
9.Anın bize getirdiği her şeyi hemen kabul edeceğiz, sevinç ya da keder olsun, çünkü tüm bunların aynı oyunun parçaları olduğunun tamamen farkına varacağız.
10.Başkaları tarafından bizim için yaratılan her şey geçicidir, ancak kendimiz için yarattıklarımız kalıcı olacaktır.
11.Herkes aradığını kendisi bulmalıdır.
12.Aydınlanma biziz, biz kendimiziz.