İçgüdüler yüzyıllardır bize aktarılan kadim bir bilgeliktir. Birçok filozof ve bilge, kadim bilgeliğin taşıyıcıları olduğumuzdan bahsetmiştir. Tek yapmamız gereken içimize bakmak, bu kadim gerçeğe ulaşmak ve hayatımızı şekillendirmektir. İçimizde taşıdığımız gerçek bize gelecek hakkında fikir verebilir.
Birçok insan bu bilgeliğe inanır ve bilim de bunu kanıtlamıştır. Araştırmalar, vücudumuz ve beynimiz arasında bir bağlantı olduğunu ve bunun bir önsezi şeklinde sergilendiğini gösteriyor.
Birçok kişiye göre her şey içgüdülerle ilgilidir. Hayatını her zaman parlak bir geleceğe yönlendirir.
Sezginin nasıl çalıştığına bir bakalım. İçgüdülerini birine cevap vermek için mi kullanıyorsun yoksa bir fikre cevap vermek için mi? Bunun sadece bir tepki olmadığına emin misin? yoksa şu anda başına gelen rastgele bir his mi?
Mesele şu ki, içgüdüler çoğunlukla sessizdir. Sesi zar zor duyuluyor. Panik yapmaz veya çığlık atmaz. Ayrıca damarlarında adrenalini zorlamaz.
Karanlık zamanlardan geçerken sana netlik verir. Sadece senin iyi olmanı istiyor. Hayal gücün küçük şeyleri abartırken, içgüdülerin onu sakinleştirmeye çalışır.
Ancak gördüğün gibi, içgüdüler her zaman duygular değildir. Bunlar çoğunlukla cevaplardır.
Biriyle konuşuyorsan ve onunla konuştuktan sonra kendini yorgun hissediyorsan, olumsuz titreşimlere tepki veren içgüdülerindir.
Seni tüketen ve kendini berbat bir yerdeymiş gibi hissettiren bir işte çalışıyorsan, o zaman bu senin ani tepkindir. İçgüdü, üzüntü duygusu değil, zor ya da yorucu bir durumdan çıkmakla ilgilidir.
Duyguların geçerlidir, ancak gerçek olmayabilirler. Onlar senin için gerçektir, ancak senin yapılandırdığın gerçeklik budur. İçgüdün bu gerçeğe ve düşüncelerine yanıt veriyor.
Bir şeye doğal olarak ilgi duyduğunda, bu içgüdüdür. Bir şeyden doğal olarak uzaklaştığında, bu da içgüdüdür. Bu duygu değil, tepkidir.
Yani insanlar içgüdüsel rehberliklerini kullanarak bir aşk hikayesi hazırladıklarını söylediklerinde, içgüdülerinin belirli olaylara olumlu tepki verdiği ve kendilerini daha iyi hissettirdiği anlamına gelir.
İçgüdülerin, beğenmesen veya gördüklerinden rahatsız olsan da, kendini bir sanat eserinin karşısında bulmana neden olabilir. Hatta ilişkini sürdürmene yardımcı olabilir.