Anksiyete ile başa çıkmak kolay değildir ve düşük ruh halinde olduğu gibi bazen profesyonel yardım gerektirir. Bununla birlikte, başımıza gelenlerle başa çıkabileceğimizi anlamak önemli bir faktördür. Egomuz dünyadan korkuyor ama ruhumuz korkmuyor.
Yüksek benliğimiz, dünyada hiçbir şeyin gerçekten ruhumuza dokunamayacağını ya da ona zarar veremeyeceğini anlar. Sezgilerimizle veya daha yüksek benliğimizle olan bağlantımızı geliştirmek için teknikler kullanmak, dünyadaki güvenlik duygumuzu güçlendirebilir. Yoga, meditasyon, günlük tutma veya resim birçok insana yardımcı olur.
Diğerleri için doğada yürümek veya bahçecilik yapmak doğru görünüyor. Yine, ruhunla olan bağlantıyı yeniden kurmana yardımcı olacak yolları denemen gerekebilir. Mümkün olduğu kadar negatif insanlar, durumlar ve haberler kaçınmak da korku ve endişelerimiz sakinleştirmek için yardımcı olabilir.
Hayatımızı ruhtan ziyade bir yerden ya da egodan yaşadığımızda, eleştiriyi kabul etmeyi çok zor buluyoruz. Herhangi bir eleştiri, en küçük bile olsa, egoya bir saldırı gibi geliyor. Ego bu tür saldırılara karşı kendini savunacaktır. Ruhumuz savunmaya geçmiyor. Kendini savunma ihtiyacı hissetmez, çünkü olması gereken her şeyin bu olduğunu bilmek güvenlidir.
Yüksek benlik ya da ruh, dünyadaki pastadan adil bir pay almak için savaşan ayrı varlıklar olmadığımızı bilir. Ruh, hepimizin hem yaratan hem de yaratılan yaratılışın bir parçası olduğumuzu bilir. Bu nedenle, başka bir kişiyi düşman olarak görmek sadece bir kendinden nefret biçimidir.
Kendini eleştiriye karşı çok hassas bulursan veya kendini sık sık savunuyorsan, ne savunduğunu kendine sor. Doğru olması gerekir mi? Duruma bakmanın farklı bir yolu olabilir mi? Diğer kişinin bakış açısından görebiliyor musun?
Bu, başkalarının bize karşı kötü davranmasına katlanmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Fakat ortaya çıkan sorunları egonun savunmasına izin vermeden halledebiliriz. Bunun yerine, ihtiyacımız olanı korkudan ziyade sevgi dolu bir yerden isteyebiliriz.
Eğer bir düşünce tarzına takılıp kalırsak ve başka bir olasılığa açık değilsek, bu kayıp bir ruh olmanın başka bir işareti olabilir. Yine, ego genellikle bu tür dar görüşlülükten sorumludur. Ego yanlış olmaktan nefret eder ve fikrini değiştirmek zorunda kalmaktan nefret eder. Bu nedenle, görüşlerinin doğru olduğunu kanıtlamak için çok fazla enerji harcayacak ve alternatifleri bile düşünmeyecek.
Daha açık fikirli olmayı öğrenmek hayatımızda her türlü olasılığa izin verebilir. Daha açık fikirli olmanın birçok yolu vardır. Okumak için farklı türde kitaplar ve makaleler veya konuşacak farklı türde insanlar seçmek daha açık olmamıza yardımcı olabilir.
Mutlaka fikrimizi değiştirmek zorunda değiliz, ama onlara bir çatlak açmalı ve dünyayı görmenin diğer olası yollarına bakmalıyız.
Bazen, egonun arzularını takip etmekte sıkışıp kaldığımızda, daireler çiziyormuşuz gibi hissedebilir ve hiçbir yere varamayız. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, hayatımızda ilerleme kaydedemediğimizi hissedebiliriz.
Aynı hataları tekrar tekrar yapmaya devam ediyormuşuz gibi de görünebilir. Örneğin, bir egzersiz rejimini tekrar tekrar başlatmayı deneyebiliriz, ancak asla devam ettirmeyi başaramayız. Ya da tekrar tekrar aynı tür ilişkilere girdiğimizi görebiliriz, sadece aynı nedenlerden dolayı başarısız olmaları için.
Sıkıştığımızı hissettiğimizde, bunun nedeni korkumuz, endişemiz, depresyonumuz veya aklımızı açamamamız olabilir, bu nedenle bu sorunları ele almak doğal olarak çözülmemize neden olabilir.
Bazı insanlar bütün hayatlarını bir gecede değiştirir ve bu işe yarayabilir, ancak çoğumuzun yavaş yavaş başlaması, küçük değişiklikler yapması ve güvenimizi arttırması gerekir. Sezgilerimizi dinlemeyi öğrenmek ve ona göre hareket etmek, ayrılmamıza yardımcı olacak doğru yolu bulmamıza yardımcı olabilir.