Dr. Joe Dispenza, her yeni bir şey öğrendiğimizde, yüz binlerce nöronumuzun değiştiğini ve bunun da fiziksel bedenimizin durumunu etkilediğini iddia ediyor. Ona göre madde ile bilinç arasında bir bağ var.
Dr. Dispenza, zihin ve madde arasındaki bağlantı hakkındaki orijinal teorisi ile dünya çapında bilinir. Bilim insanı, 2004 yılında «Neyin sinyal verdiğini biliyoruz” adlı ünlü belgeselinin yayınlanmasından sonra en büyük ününü kazandı.
Bilincimizin olağanüstü yeteneklere sahip olduğunu ve güçlü bir konsantrasyonla sinaptik bir bağlantı oluşturabileceğini savunuyor.
Dr. Dispenza’ya göre Madde ve Bilinç Arasındaki Bağlantı Nasıl Çalışır?
Sadece hayal et: her yeni duyum, vizyon veya duygusal deneyimle, 100.000 milyondan fazla beyin hücresinden ikisi arasında yeni bir bağlantı oluşur.
Fakat gerçekten değişiklik yapmak için, Dispenza’ya göre şartlandırılmış refleksin güçlendirilmesine konsantre olmak gerekiyor. Kısa bir süre içinde böyle bir deneyim tekrar yaşanırsa, bağlantı güçlendirilecektir. Uzun süre tekrarlanmazsa, ilişki zayıflar veya tamamen kaybolur.
Bilim, beyni statik ve sabit bir şey olarak görür, ama aslında, değişme konusunda güçlü bir yeteneği vardır. Nörobilimdeki son çalışmalar, farklı vücut deneyimlerinin (yorgunluk, korku, neşe veya soğuk gibi) beynimiz üzerindeki etkisini göstermiştir.
Dispenza, beynin fiziksel bir his ile duygusal bir deneyim arasında ayrım yapamadığını savunuyor. Böylece, zihinlerimiz her zaman olumsuz düşüncelere odaklandığında, “gri maddemiz” kolayca aldatılabilir ve bedeni acı verici bir duruma getirebilir.
Dispenza, kitabında anlatılan deneyle, bir gönüllünün dört hafta boyunca günde bir saat boyunca yüzük parmağıyla yaylı bir cihaza bastığı noktasını gösteriyor.
Dispenza, deneyden sonra parmağın yüzde 30 daha güçlü olduğunu iddia ediyor. Aynı zamanda, başka bir gönüllü grubu da aynı şeyi hayal etti, ama aslında cihazı hiç görmediler ya da dokunmadılar. Dispenza, dört hafta sonra parmaklarının yüzde 22 oranında güçlendiğini yazıyor.
Zihin-Beden Bağlantısını Keşfetmek
Yıllar boyunca, bilim insanları bilincin maddeyi kontrol etmesinin olası yollarını inceliyorlar: plasebo etkisinden Tummo uygulamasına (Tibet Budizminin pratiği, bunun sonucu olarak uygulayıcılar terliyor, sıfırın altındaki bir sıcaklıkta meditasyon yapıyorlar).
Uygulamanın fiziksel durum üzerindeki böyle bir etkisi, nöronlar arasındaki kimyasal reaksiyonların bir sonucu olarak ortaya çıkan bir yan üründür.
Dr. Dispenza’nın araştırması, hayatındaki krizin başlamasıyla kesintiye uğradı. Bisiklet sürerken doktora bir araba çarptı. Tekrar yürüyebilme yeteneğini kazanmak için, ömür boyu kronik ağrıya neden olabilecek bir prosedürden geçmesi gerekiyordu.
Dispenza bilime meydan okumaya ve düşüncelerinin gücüyle kendini bu durumdan çıkarmaya karar verdi ve işe yaradı. Dokuz ay sonra Dispenza tekrar yürüyebildi. Bu başarıdan ilham alarak, hayatını zihin-beden bağlantısını keşfetmeye adamaya karar verdi.
Zihnin gücünün bedeni tedavi etme yeteneğini keşfetmeye kararlı olan Dr. Dispenza, “kendiliğinden remisyon” olarak adlandırdığı şeyi yaşayan sayısız insanla röportaj yaptı.”
Bunlar, geleneksel tedaviyi görmezden gelmeyi seçmiş, ancak hiçbir zaman tam olarak iyileşmemiş ciddi hastalıkları olan insanlardı. Dispenza, tüm bu insanların düşüncelerinin sağlık durumlarını belirlediğine dair bir anlayışa sahip oldukları sonucuna vardı. Dispenza, düşüncelerini değiştirmeye odaklandıklarında, hastalıklarının inanılmaz bir şekilde ortadan kalktığını iddia ediyor.
Birçoğu Dispenza’nın düşüncelerin fiziksel durumu dönüştürme yeteneği hakkındaki fikirlerinden şüphelidir. “Kişinin kendi gerçekliğine olan inancı” teorisi, sahte bilim olarak kabul edilme eğilimindedir ve çok fazla bilimsel temeli yoktur.