Hepimiz hayatımızda en az bir kez, bizi daha iyi seçimlere yönlendiren içsel bir bilgelik olduğunu hissettik, ama aynı zamanda hepimizin bizi sık sık yanlış yerlere götüren içsel dürtüleri var.
Bu içsel bilgeliğe sezgi denir ve rolü bizi yaklaşmakta olan tehlikeye karşı uyarmak ve makul kararlar vermemize yardımcı olmaktır. Bizi gerçekleri ve yalanları algılamaya iten ve bizi her türlü tuzaktan koruyan, yaşamda daha iyi gezinmemize yardımcı olan bir şeydir (bazıları bunun ses olduğunu iddia eder).
Ama biz buna her zaman güvenmiyoruz. Sezgi kişiselleştirilmiş, değerli bir araçtır, ancak kişi onu nasıl doğru kullanacağını biliyorsa.
Sezgilerinin sesini dürtülerden ve korkulardan nasıl ayırt edersin?
Sahip olduğun ilhamın sezgi mi yoksa bir çeşit dürtü mü olduğunu anlamana yardımcı olabilecek iki yol vardır. Tamamen kendiliğinden bir karar verecek kadar şanslıysan, mantıksal düşüncene güvenmeye çalışma. Bunun yerine, nasıl hissettiğine dikkat et. Doğru seçim sevinç ve rahatlama hissine neden olurken, yanlış seçim sıkıntıya neden olur.
Sezgi, düşünceler (itme, tehlike hissi, rahatlama, üzüntü, neşe, huzur, huzursuzluk gibi) değil, bir duygu akışına dayanarak çalışır.
Bilime Göre Sezgi Nedir?
Bilim insanlarının kabul etmesi zor olan sezgilerine uygun hareket eden bazı insanlar var. Bu yüzden Harvard Üniversitesi Psikoloji Fakültesi’ndeki araştırmalar devam ediyor. Sezginin dini inançla yakından bağlantılı olduğunu buldular, bu da Tanrı’ya olan inancın sezgisel düşünceye daha güçlü bir bağımlılığa yol açabileceği anlamına geliyor ve bunun tersi de geçerli.
Sezgi = güç
Ve beynin otomatik, sezgisel bir yanıt sağlamak için mevcut tüm (mantıksal) verileri görmezden gelme yeteneği mükemmeldir. Beyin bunu nasıl yapıyor? Bilim henüz bilmiyor. Bununla birlikte, Einstein söyle diyor: